Sayfa Sayısı: 81
Kategori: Bilim Kurgu
Yazar: Ray Bradbury
CK Okunma Sayısı: 49

Son Yaya

Orada, soğuk suda, karadan uzakta, her gece sisin gelmesini bekledik ve sis geldi, pirinç makineyi yağladık, taş kuledeki sis fenerini yaktık. Kendimizi kurşuni gökyüzünde iki kuş gibi hissederek. McDunn ve ben ışığı gönderdik, kırmızı, sonra beyaz, sonra yine kırmızı, yalnız gemileri gözlemek için. Eğer ışığımızı görmezlerse, o zaman da Ses’imiz vardı,pus parçaları içinden titreyen Sis Düdüğü’müzün büyük, derin çığlığı, martıları, dağıtılan oyun kağıtları gibi ürkütüp kaçıran, dalgaları yükselten köpürten.
“Bu yalnız bir hayat, ama alıştın artık, değil mi?” diye sordu McDunn.
“Evet” dedim. “Neyse ki seninle konuşmak güzel.”
“Yarın karaya çıkma sırası sende” dedi, gülümseyerek, “bayanlarla dansedip cin içersin.”
“Burda yalnız kalınca ne düşünüyorsun, McDunn?”
“Denizin gizlerini”. McDunn piposunu yaktı. Soğuk bir Kasım akşamı saat yediyi çeyrek geçiyordu, ışık, kuyruğunu yüzlerce ayrı yönde sallıyor, Sis Düdüğü kulenin yüksek gırtlağında hırıldıyordu. Kıyının aşağısında yüz milden önce hiç kasaba yoktu, sadece ölü topraklardan yalnız başına denize gelen bir yol, üzerinde birkaç araba, kayamıza uzanan iki millik soğuk su ve tek tük gemiler.